Nüfusu Tutamayan Yatırımlar

SİNAN ERENSÜ

İstatistikler doğrular kadar yalan da söyler, ama varsın söylesinler. Bazen yalanın takibi konuşulmayan bir gerçeğin ortaya çıkışını sağlar.

Bu yalan doğrulardan biri Artvin’e ve kamu kaynaklarından aldığı yatırıma ait. Pek çok kişinin yolunu izini bilmediği, Türkiye haritasının bir köşesine sıkışmış bu il kamu yatırımlarından en fazla faydalanan illerden biri. Üstelik bu, bir iki senelik bir istisna değil. Düzenli olarak yaklaşık 15 yıldır devlet Artvin’e servet akıtıyor, kalkınması ve daha müreffeh bir yer olması için uğraşıyor.

Türkiye’nin yatırımlarının illere göre dağılımına bakalım. En çok yatırım alan il her yıl aynı: İstanbul. Bu elbette çok şaşırtıcı değil. Ülke nüfusunun beşte biri İstanbul’da yaşıyor. Kentin gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) içindeki payı %30’un üzerinde. Dolayısıyla İstanbul’un kamu kaynaklarının ciddi bir pay alması anlaşılabilir bir durum. Bu mantıkla baktığımızda 81 il içinde en az nüfusa sahip yedinci (bazı yıllarda altıncı) il olan, GSYH’deki payı %0,4’ün[1] altında kalan Artvin’in kamu yatırım imkânlarına çok fazla erişimi olmasını bekleyemeyiz. Ama aksine Artvin, 2000’li yılların başından beri düzenli olarak en çok kamu yatırımı çeken illerin başında geliyor. Artvin’in bu listede 2003 yılında İstanbul ve Ankara’dan sonra ikinci, 2006 ve 2010’da beşinci, 2012’de üçüncü ve 2018’de onuncu olduğunu görüyoruz.

Örneğin 2012 yılında 849 milyon 704 bin TL ile Artvin, Ankara ve İstanbul’dan sonra en çok kamu yatırımı çeken il olmuş. Yüzde hesabına vuracak olursak, devletin harcadığı her 1000 liranın 40’ı, ülkedeki bin kişiden yalnızca ikisine ev sahipliği yapan Artvin’e aktarılmış. Ne kadar da güzel, değil mi?

Bu yatırımları kişi başına hesapladığımızda, Artvinlilerin diğer illerde yaşayan yurttaşlarımıza göre ne kadar şanslı olduğunu görüyoruz. Artvin, son 15 yıldır kişi başına düşen kamu yatırımları bakımından açık ara en şanslı il; Artvinli kamu yatırımı çekme yarışında birinciliği kolay kolay kimselere bırakmıyor. Örneğin, devlet 2002-2012 arası her vatandaşa yıllık ortalama 387 TL yatırım harcaması yapmış, Artvinlilerin payına ise yılda tam 2811 TL düşmüş. Yani, 2002’den beri, Türkiye ortalamasının yedi katı bir ilgiye mazhar olmuş Artvinli… Devletim, sınır şehridir, gözden ıraktır, nüfusu azdır, yolu izi dağlıktır, hepi topu iki vekili vardır, dememiş; Artvin’i yatırıma boğmuş…

Bunca yatırımın Artvin’e muhakkak kayda değer bir dönüşü olmuştur diye düşünüyor olmalısınız. İl kalkınmış, zenginleşmiş, herkesin yaşamak istediği, hızla nüfusu artan bir yer olmuş olmalı diye aklınızdan geçmiştir. Ancak maalesef durum hiç öyle değil. Artvin’in Lazı, Hemşini, Gürcüsü, Poşası, Türkü bu yatırımların, bu büyük kalkınma hamlesinin değerini bilememiş olacaklar ki rızıklarını İstanbul ve Bursa başta olmak üzere büyükşehirlerde aramaya devam etmişler. Bugün Artvin kütüğünün %64’ü Artvin dışında ikamet ediyor. Kamu yatırımlarının zirve yaptığı dönemde Artvin nüfusunun hem azaldığını hem yaşlandığını görüyoruz. Örneğin, 2007-2012 yılları arasında yatırım şampiyonu olan Artvin, yılda ortalama %5,4 nüfus kaybetmiş. Elbette, böylesi bir kalkınma hamlesinin olumlu etkilerinin görülmesi zaman alabilir, diyenler çıkacaktır. Ancak nedense TÜİK dahi bu iyimser bakış açısına katılmamış: 2023 yılına kadar Türkiye nüfusunun %10 artacağını tahmin ederken, Artvin nüfusunun, bu eğilimin tersine, %3 küçüleceğini öngörmüş.

Peki bunca yatırım, tüm bu kalkındırma çabası nasıl oluyor da Artvinliyi yerinde tutamıyor? Bu yaman çelişkinin sebebini elbette Artvinlinin kadirbilmezliğinde değil, kamu yatırımının çeşidinde ve Türkiye’de kalkınma olarak adlandırılan hedefin niteliğinde aramamız lazım.

Artvin’in yatırım ve kalkınma listelerinin zirvesinden inmemesinin yegâne sebebi, ona karakterini veren güçlü akarsuları, her köşe başında boy gösteren dereleri, onların aşındırdığı derin vadileri ve altlarında çeşitli cevherler barındıran dağları. Kamu yatırımlarının odağında, tüm bu doğa zenginliğinin biricik sembolü Çoruh Nehri bulunuyor. Sovyetler Birliği yıkılana kadar maraz çıkarmasın diye dokunulmayan bu sınır aşan akarsu, 1990’lardan itibaren yatırımların odağı hâline geldi. Muratlı Barajı, Borçka 2005, Deriner Barajı 2012 yılında açıldı. Dünyanın en hızlı akan sularından biri olan Çoruh Nehri üzerinde planlanan on üç barajın altısı Artvin içinde yer alıyor. İle akan rekor meblağdaki yatırımın adresi işte bu barajlar.

Artvin’e gelen yatırımın yaklaşık %90’ı barajların inşasına, baraj altında kalan köylerin ve tarım arazilerinin kamulaştırma bedellerine, baraj göllerinin yuttuğu otoyolların ve viyadüklerin yeniden yapımına harcanıyor. Bu dev yatırımlar büyük şehirlerde AVM’leri aydınlatmaya, eskimiş enerji yoğun sektörlere güç vermeye, pek önemsediğimiz büyüme rakamlarını artırmaya katkı sağlarken, yükseldikleri coğrafyanın insanını memleketinde tutmayı başaramıyor. Kısa süre için görece az sayıda insana oldukça düşük profilli işler yaratan bu yatırımlar, bırakın uzun vadeli istihdam yaratmayı, iklimi değiştirip tarım alanları ve ürün çeşitliliğini daraltarak bölge coğrafyasını darmadağın ediyor ve hâliyle bölgenin insansızlaşmasına hız kazandırıyor.

Artvin’i insansızlaştıran ve ekolojik yıkıma sebebiyet veren bu saldırgan kalkınma ve yatırım furyası ne sadece kamu yatırımlarından ne de büyük barajlardan ibaret. Büyük barajların kimisi Devlet Su İşleri (DSİ) gözetimindeyken, görece daha kârlılarını Doğuş Grubu ve adını hepimizin ezberlediği Limak-Cengiz-Kolin üçlüsü yapıyor. Küçük HES’leri de göz önüne aldığımızda, Artvin’de planlanan HES sayısı 124; bu Artvin’i Trabzon’un ardından il başına düşen HES sayısında ikinciliğe yerleştiriyor. Artvin enerji kadar madencilik sektörünün de göz bebeği. Artvin merkezini tehdit eden, 20 yıllık bir mücadele sayesinde faaliyete sokulması engellenen, ancak 2017’den beri Cengiz Grubu’nun işlettiği maden, bölgede sayısı yüzleri bulan maden ruhsat alanlarından sadece biri. Artvin’in de parçası olduğu Doğu Karadeniz (TR90) verilerine göre, bölgeye gelen özel sektör yatırımının %77,4 gibi önemli bir kısmı enerji ve maden sektörlerine ait.

Hopa’da deniz kenarından başlayıp Borçka’ya, hemen ardından Artvin merkeze uzanan, oradan Yusufeli ve nihayetinde Erzurum il sınırına dayanan yol, Doğu Karadeniz’i Anadolu’ya bağlayan üç dört ana akstan biri ve hiç mübalağasız Türkiye’nin en ilgi çekici rotası. Birkaç saat içinde kat edilebilen bu yolda neredeyse tropikal iklimin hüküm sürdüğü Kaçkar ve Karçal eteklerini, ılıman Artvin ve Barhal vadilerini, çorak ama etkileyici Yusufeli yamaçlarını ve akabinde haşmetli Erzurum yaylalarını peşpeşe tecrübe etmek mümkün. Eğer kulak kabartırsanız dört beş farklı lisana rast gelebilir, mozaik kelimesinin mecazi anlamı üstüne kafa yorabilirsiniz. Ancak, Artvin coğrafyası giderek artan bir hızla bir şantiye görünümü alıyor.

Artvinlilerin tutkuyla bağlı olduğu, bir yandan da yaşamlarını zorlaştıran coğrafya şimdilerde birbiri ardına gelen kalkınma hamleleriyle fethediliyor. Ama şu ironiye bakın ki fethedilen coğrafya Artvinliyi değil, yatırımcıyı ve yatırımın dolaylı olarak aydınlattıklarını kalkındırıyor. İşin trajikomik tarafı ise, tüm bu göz kamaştıran enerji yatırımlarının ev sahibi niteliğindeki Artvin’de kişi başına elektrik tüketimi tatbiki Türkiye ortalamasının oldukça altında ve il, ısıtma sistemi kat kaloriferi olan hane halkı oranı bakımından 81 il arasında sondan on üçüncü sırada. Bu barajlar, viyadükler, köprüler, madenler Yeni Türkiye’nin göstergesi ise Yeni Türkiye’de de kalkınma eşitsiz ve adaletsiz tecelli ediyor.

[1] Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK). İl bazında gayrisafi yurt içi hasıla, 2019. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Gross-Domestic-Product-by-Provinces-2019-33663

Bu yazının farklı bir versiyonu daha önce Evrensel gazetesinin 29 Haziran 2014 tarihli nüshasında yayımlanmıştır.